Güneş yine pek cömert bugün, tane tane dağılıyor elbisemin örtemediği köşelerime. Tenimin bronz çağındayım ama yaralarıma sorsan çoktan demir çağını da aşmış durumdayım. Bulutlar da çok güzel, gökyüzüne rastgele atılan pamuk parçaları gibi dağılmışlar her yere. Biraz daha zıplayabilem üstüme başıma dökülecekler, gözeneklerime sinecekler. Neyse, böyle de herkes halinden memnun.
Bugün sabah kalkıp yoga yaptım vücudumu uyandırabilmek ve içimi biraz daha temizleyebilmek için. Papatya çayı içtim bir de, sıkıntılarım biraz sulansın, açılsın renkleri. En son ismi portakala benzeyen o ülkede bırakmıştım halbuki, pek çok alışkanlığımla ve arkadaşımla birlikte. Her yeni ülke, bürokratik bir kaç işlem ve oturma izniyle birlikte yeni alışkanlıklar da istiyor senden. Bense lavanta kokulu bu yeni şehirde tekrar aynı alışkanlıklarıma dönüyorum. Tuhaf geliyor ama işe yarıyor. Rahatlıyorum.
İçimde midemden kalbime doğru uzanan bir okyanus var, kaburgalarımın arasından dalga dalga kemiklerime ve iliklerime çarpıyor. Bazen köpürüp hırçınlaşıyor, özellikle anlamsız ve sıkıntılı rüyaların sabahında. Ama sonra yatışıyor. Ağrılarım azalıyor. Bir yelkenli indiriyorum okyanuslarımı birbirine bağlayan boğazımdan. Rüzgarın onu hangi kanallarımdan geçirip hangi adalarımda dinlendirdiği mühim değil; eninde sonunda yüzmeyi öğrenmiş bir yelkenlim olacak.
Ve ben de artık hislerime güvenmeyi öğrendiğime göre şu oyuna bir üst level'dan devam edebilirim sanırım, mantarları tek tek toplayıp prensesi kurtarmaya çalışmaya. Hayatta aldığın dersler bazen yıkıcı olabiliyor ama fırtına dindiğinde öğrendiklerinden kendine masallar yapabiliyorsun. Ki bu en zevkli kısmı.
O zaman buraya kısa bir masalın güçlü bir anafikrini bırakıyorum ki unutulmasın: fırtınalardan sonra, ilk önce kemiklerine bak. Hala oradalarsa bil ki senin için fazlasıyla umut var. Ama parça parça olmuş ve her tarafa dağılmışsalar da üzülme çünkü La Loba hepsini toplayıp senin için özenle sıraya dizer. Ve şarkısını bitirdiğinde tekrar nefes alabileceğinden emin olabilirsin. Sadece Rio Abajo Rio'ya girmeye biraz cesaretin olsun, kalanı kendiliğinden gelir.
6 yorum:
'Sizi tıpkı yerdeki bir ağaç, evdeki bir çiçek ya da avludaki bir gül bahçesi gibi canlı, gelişen bir criature, bir varlık olarak gören bir sevgiliye/dosta sahipseniz...size gerçek, yaşayan, soluk alıp veren bir kendilik olarak; insan olan, ama çok güzel, ıslak ve büyülü şeylerden yapılmış bir kendilik olarak bakan bir sevgiliye/dosta sahipseniz...işte aradığınız insanlar bunlardır. Onlar ömür boyu ruhunuzun dostları olacaktır.' demiş La Loba'yı bizle tanıştıran kadın. Ve bugün fark ettim ki ruhumun arkadaşı olduğun için çok şanslıyım.
Evet herkes bir gün anlamayı ve sevmeyi öğrenecek.
"Bu dünyada çok az doğru/yanlış ya da iyi/kötü vardır. Öte yandan, yararlı ve yararlı olmayan vardır. Kimi zaman yıkıcı şeyler de vardır, doğurgan şeyler de. Uygun şekilde bütünleşmiş ve iyi niyetli eylemlerin yanı sıra, öyle olmayan eylemler de vardır. Ama bildiğiniz gibi, bir bahçenin ilkbahara hazır olması için, sonbaharda ters yüz edilmesi gerekir. Bahçe her zaman çiçeklenemez. Ama bırakın, hayatınızın altüst oluşlarını kendi içsel döngüleriniz düzenlesin, dışınızdaki başka güçler, kişiler ya da içinizdeki negatif kompleksler değil." Demiş aynı kadın. İyi ki demiş.
Aynı kadınlar demişler ki ne iyi, "gözyaşları geminizi kayalıklardan, kuru zeminden çıkararak nehrin aşağılarındaki yeni bir yere, daha iyi bir yere götürür."
Yelkenliler nereye götürecek bizi?
Yelkenlilerimizin bizi hangi kıyılara sürükleyeceğini bilemesem de, sezgilerimizin rüzgarından yardım alıp sırtımızı kendimize yasladığımız sürece keyifli bir yolculuk geçirebileceğimize inanıyorum. Zaten bu süreçte özümüzü koruyarak ve gözyaşlarımızdan kaçmadan yolculuğun içinde kaybolmak değil midir amaç? Ama ben de şunu merak ediyorum: Eğer mühim olan yolculuğun kendisiyse, bulutlar güneşi sakladığında -anın bize kazandırdığı mutluluktan ve farkındalıktan başka- sandallarımızdaki küreklere asılmamızı sağlayan şevkimiz ne?
Mühim olanın yolculuğun kendisi olduğuna inanmıyor inanamıyorum. Mühim olan yeşiller allar, yok bu da değil, mühim olan, mühim olan diye başlayan hepsi. Şevki. Bu da değil.
Yorum Gönder