Bir yerlerde insanlar işkence edilerek öldürülürken, canlı canlı yakılırken ve yardım çığlıklarından sapıkça keyif alan insanlarca tecavüz edilirken; bir yerlerde küçük çocuklar kahkahalarla annelerinin kucaklarına koşuyor, sevgililer kavuşuyor ve birbirini tanımayan insanlar birbirlerinin yardımına koşuyor. Araya nokta koymadan bunca tezat kelimeyi aynı cümlede kullanınca bile etkilerini birbirlerine sarılıp yok edemiyor, hiç biri değerinden bir harf dahi kaybedemiyor. Ama benim içim acıyor, kalbim tüm gürültüsüyle göğsümü parçalıyor, kanıyor. Sesim kısılıyor konuşmak istediğimde, boğazımda bir hıçkırık düğümleniyor. Ya da gülüyorum bazen, saatlerce. O kadar sesli gülüyorum ki, yan masadan şikayet ediyorlar da biraz sessiz olabilir misiniz, diyor hüzünlerim. Hüzünlerime gülüyorum.
Hayatı tanımlamaya çalıştığımda, elimde kocaman bir sözlük kalınlığında bir sürü sözcük birikiyor, avuçlarımdan, eteklerimden taşıyor. Ama yine de bir araya getirdiğimde bir paragraf edemiyor. Beynim farklı zamanlardan yüklemler, farklı çekimlerde kelimeler kusuyor. Sonra düşündüğüm dille hissettiğim dil birbirine karışıyor. Bir de bakıyorum ki kavramlarım yollarını şaşırmış, neyin doğru neyin yanlış olduğunu unutmuşum. Gerçi doğru ve yanlışın da içini boşaltıp pamuklarla dolduralı renkleri teker teker solan saç tellerim kadar zaman olmuş.
Sınıflandırmanın ve sınırlamanın sadece ruhu zehirlediğini, doğrunun ve yanlışın atalarımızın konuşma yetisini kazanır kazanmaz bizimle dalga geçmek için ürettikleri bir şaka olduğunu ve hepsinden önemlisi hepimizin kayıp parçalarını er ya da geç bulacağını düşünmeye devam edeceğim. Eğer fazla hayalperest ya da Pollyanna gibi geliyorsam kulağa, daha fazlasını söylemem sonucu değiştirmeyeceğinden, şu an buradan devam edeceğim: evet, bir gün herkesin anlamayı ve sevmeyi öğreneceğinden de eminim. Bir gün içimdeki dayanılmaz boşluğu doldurmanın ya da onunla barışmanın bir yolunu bulacağıma emin olduğum gibi.
Ve o günler gelene kadar, hayatın tüm tezatlıklarına, tanımsızlarına ve muğlaklığına rağmen, yine gülmeye devam edeceğim. Bazen ağlayacağım, öfkeden ya da acıdan boğazım yırtılana kadar çığlıklar atacağım, hatta bazen ölmeyi bile düşüneceğim. Ama ardından en acılı gecelerin bile sabahında beliren güneşin ışığı gibi, hep kahkahalarla güleceğim.
2 yorum:
Tesadüfen bloguna rastladım. Umarım yakın zamanda yazılarına yenilerini eklersin.
Tekrar aktif hale getireceğim, teşekkür ederim.
Yorum Gönder