Pazar

Bir kız ve erkek hakkında


Kız

 Sempatik olduğu kadar utangaç bir kız tanırdım eskiden. Hayata karşı o kadar çekimser kalırdı ki, bir salyangozun anılarında bile yaşadığını sanabilirdiniz. Konuşmak onun için biraz lükse kaçardı, hayattan küçük tebessümler ve ince tecrübeler çalardı. Vanilya kokardı ve ne zaman size baksa iri yeşil gözlerinin ışıkla dans edişini seyredebilirdiniz.
 En temel özelliği çok sağlamcı olmasıydı. Mesela amaçladığı yerden hep bir durak önce inerdi. Elbiseleri de hep bir beden büyüktü. Çok korkardı kaybetmekten. Hatta bir erkekten çok etkinlendiği bir zaman aralığı vardı. O zamanlar kalbinin gerçekten güçlü attığını da söyleyebilirim, defterinin arkasına bir şeyler karalamıştı:
"Bu çok daha güzel bir duygu. Çok değer verdiğin insanı, zamanla eskiyip lekeleri gözüne batınca çöp kutularına bırakmamakla ilgili bir şey. Çünkü ilişkilerin bedenleri küçülür ama dostluk hep standarttır."
Bu yüzden çok değer verdiği insanları kokulu deterjanlarla yıkar, naftalinlerle saklardı yakın arkadaş raflarına. Hayatı, sevdiği erkeklerin uçup gitmesini önlemek için aşık olmayarak geçti. Olursa da unutacaktı.
Denklem basitti.
Aslında hep korkmuştu yaşamaktan. Eğer güzel vakit geçirirse hemen biterdi sanki saniyeleri, hesabının hemen kapanacağını düşünüp irkilir daha yavaş hareket ederdi. Anları daha sıkıcı olsun da saatler tazı gibi geçmesin diye de pek düşünmezdi.
O hayatında lunaparka bir kere bile gitmemiş, palyaçolara hiç gülmemişti. Balonları bir bir patlatmış ama hiç eğlenmemişti.
Her doğum günü partisi sonrası takvime bakıp bakıp hüzünlenirdi.
Her hücresi birbirinden yalnızdı aslında, belki biraz da bu yüzden iletişim kuramıyordu hayatla.

.......

Erkek

Geçmişinin ipleri davranışlarını yönetir, buna da bilmeden izin verirdi. Mutsuzdu o çoğu zaman, siz bilmezsiniz. Hoş ben de bilmezdim dünyasını tanıyana kadar. Yalnızlıktan çok korkardı. Sanki karanlık ve derin bir mağarada hapsolmuş gibi hisseder, yalnızlığın huzurlu hamağında uzun süre sallanamazdı.
O çok iyi bir erkekti aslında.
Türlü türlü vanilyalı kekler, tarçınlı kurabiyeler ve çikolatalı pastalar yapmayı çok severdi. Yaptıklarına o kadar özenirdi ki sımsıcak hamuru kabarıp evi güzel kokular sardığında bile kekini yemek istemezdi, kurabiyeler fırının üzerinde süslü tabaklarda bekler, pastaları hüzünlü biblolar gibi yemek masasının üzerinde poz verirlerdi.
Kaybetmekten çok korkardı. Düzeninde yalnız kalmak yoktu, hayır imkanı yoktu öyle tek başına yapamazdı. Evinde televizyonunun sesi hep açıktı mesela, ya da arkadaşlarıyla olmadığı günlerde bir kadına sımsıkı sarılır, o gece onsuz uyuyamazdı.
Ailesi onun yanında pek olamamış akşam yemeği sofraları dışında. Okula gidene kadar hep bir köşede arabalarını birbirine kendi çarptırmış, legolarını kendi bozup oynamış. Biraz daha büyüyünce de hayatın sert tokatlarını yemekten sıkılana kadar her köşe başında inatla birilerine sarılmaya çalışmış, terk edilmemek için yalvaran bakışlarla. Ve neyden çok korkarsanız o olur, o da hep üzülmüş.
Nasırları duygusal ilişkilere son vermekle artık acımaz olmuş, yeni yaralar açılmamış ruhunda. İnsanlara değer vermezse onlar gidince ağlamazmış, o da kendi hayat denklemini böyle kurmuş.

......

Bir gün iki korkak insan bir otobüste karşılaşmışlar.
Kızın yeşil bakışları erkeğin göğüs kafesini delmiş ama kan akmamış. Kalbini uzun süredir kullanmadığı için artık orada nabız ritminden başka yaşam belirtisi kalmamış zaten.
Erkek ona yere düşürdüğü kartını vermiş. Kız almış ama ellerinin hissettiği tatlı bir sıcaklık olmaktan çok uzakmış. Ellerini mağaza vitrinlerinde unuttuğunu hatırlamış.
Erkek ona yol vermiş. Kapıya doğru ilerlerken bile kızın kokusunu alamamış, çünkü burnunu dün uyuduğu kızda bırakmış.
Zamanperest kız da ineceğinden bir durak önce inmiş zaten, yine kendi durağını kaçırmaktan korktuğundan, yine kaybetme korkusundan...
Aslında ne zaman ne hayat ne de insanlar, onları yitirmekten korktuğun için sana normallerinden daha müsamahalı davranmazlarmış. Takvimler ilerlemeye devam eder, insanlar durakları geldiğinde iner, vanilyalı kekler soğur, giysiler eskirmiş... Kurallar böyleymiş.


2013

Hiç yorum yok:

Kadın, erkek ve çocuk

21.yüzyılın içinde inatla kendine yer edinmeyi başaran distropik bir cehennemde yaşamaktayız. İçinde bulunduğumuz bu korku toplumunda iki t...

Haftanın en çok okunanları