Salı

Anne ve Babayı kafaya takma


Toplum

Fitzgerald’ın o zamanlar henüz daha 11 yaşında olan kızına verdiği kafaya takılacak ve takılmayacaklarla ilgili o meşhur listeyi biliyorsunuzdur. Listenin en başında “çoğunluğun ne düşündüğünü kafana takma” gelir. Bu bir insandan yapılması beklenen belki de en zor zihinsel egzersizdir. Hepimiz organize toplum ünitelerinde yaşadığımızdan ve her hareket ve düşünce tarzı toplumun belirlediği kurallar çerçevesinde olmak zorunda olduğundan, bizim için diğerlerinin ne düşündüğü büyük önem arz eder. Birey topluma bir şekilde ayak uydurmaya çalışır, ancak aynı zamanda da özel ve farklı olmak ister. Bu ikisini bir arada yürütmek için de kendince dengeyi değişik şekillerde korur. Hep diğerlerinden farklı olduğuna inanır, ama zavallı insan, aslında hep aynıdır. Hatta bu sıradanlığın içinde hapsolmuş kişinin, beyhude farklılık çabasını ve bunun bilinç dışı inkarını ünlü psikanalist Erich Fromm'un analizinde görebilirsiniz:
 "İnsanların büyük bir bölümü topluma uyma gereksinimlerinin farkında bile değildir. Sadece kendi düşüncelerine, eğilimlerine göre davrandıklarını, bir birey olduklarını sahip oldukları fikirlere kendi düşünceleriyle vardıklarını, kendi fikirlerinin çoğunluğun fikirleriyle örtüşmesinin bir rastlantı olduğunu zannederek yaşarlar. Herkesin aynı görüşte olması, insana "kendi" fikirlerinin doğru olduğunu kanıtlar. İçlerinde kalan birazcık bireysel olma gereksinimini, ufak tefek ayrıntılarla diğerlerinden ayrışarak tatmin ederler; çantaya veya kazağa işlenen ismin baş harfleri, gişe görevlisinin üzerinde adı yazılı olan küçük kimlik, farklı partilere ya da öğrenci birliklerine üyelik... Bu gibi şeyler bireysel farklılıkları vurgulamaya yarar. Reklam spotlarındaki "...den farklıdır" sözü, farklı olmak için duyulan gereksinimi ifade eder. Oysa gerçekte hiç bir fark yoktur." 

**************************************************

Aile


Toplumun yapıtaşı olan aileden de bahsedelim biraz. Aile, çocuğun gelişiminin üzerinde en fazla etkinliği olan hem duygusal hem de finansal bir süreçtir. Bu süreç kimilerine göre 18 yaşında biter, kimilerine göreyse bir ömür boyu sürer. Fitzgerald’ın listesinin maddelerinden biri de bununla ilgilidir: “anne ve babanı kafana takma” Bunları çocuğuna tavsiye verebilecek kadar geniş fikirli olması bir yana bence gerçekten de doğru bir noktaya parmak basmıştır. Temelde Fitzgerald'ın listesinde verdiğim iki maddenin de ana fikri, etiyolojik geçmişleri açısından aynı olsa da aile için başka şeyler de söylemek istiyorum.
Aile hem gelişimimizin önünde en büyük engel hem de gelişmemizin en büyük destekçisidir. Burada varmış gibi görülen tezatlık aslında sadece bir bütünün farklı yönlerdeki iki parçası. Anne ve baba çocuklarının hep “en iyi” olması arzusunda olduklarından, hatta kendilerinin yapamadıklarını yavrularının gerçekleştirmesi umudunu hep içlerinde taşıdıklarından, ellerinden geleni ardına koymadan çocuğa destek olurlar. Ancak bunu yaparken minik bireyin ruhuna verdikleri istemsiz zararın dışında bir de bilinçaltında çocuğun bağımsızlığını istememektedirler. Çünkü bağımsızlık aynı zamanda bir kopuşu ve rutinden çıkışı simgelediği için, her anne ve baba için aynı zamanda bir korku kaynağıdır. Yaşadıkları bu çelişki, duygulardaki iki ucun dengesine göre değişmekle birlikte, aile içi ilişkilerde bir yol belirler. Dengenin ne tarafa ne kadar kayacağı ise tamamen ailenin kendi iç çatışmasına kalmıştır. Tabi bu bahsettiğim aile modeli Doğu toplumlarında daha sık rastlanan, koruyucu modeldir.


*************************************************


Sonuç olarak toplumun yapıtaşı dediğimiz kurum bile bu kadar çürük temellere dayanmışken, bu kadar öznelken, bu kadar psikolojikken... Toplumun fikirlerinden, kalıplarından ve yargılarından ne bekliyorsunuz?

Ben hiçbir şey beklemiyorum.

İşte tam da bu yüzden şunu diyorum. Fitzgerald bu noktada haklıydı: çoğunluğu ve anne babayı kafaya takma.

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Ne güzel demişsin toplumu takmamalı insan diye. Teoride en iyi bildiğimiz ama pratikte sürekli çuvalladığımız en belalı ders ders gibi..ama benim inanmak istediğim bir şey var: İnsanın bir konuda farkındalığı olmuşsa o şey elbet bir gün değişecektir. Belki bugün belki yarın, ama birgün!

Fitzgerald başka neler önermiş yavrusuna bilmek isterdim doğrusu.

Kadın, erkek ve çocuk

21.yüzyılın içinde inatla kendine yer edinmeyi başaran distropik bir cehennemde yaşamaktayız. İçinde bulunduğumuz bu korku toplumunda iki t...

Haftanın en çok okunanları